Boğazın Ortasındaki Kadın'la Beyoğlu'ndaki Beyfendi'nin Aşkı
.canım sıkkın , ilginç şeylerden bahsedeceğim , gramer falan
dinlemeden ; içimden nasıl gelirse ordan burdan alıntıladığım yorumlarımı
kattığım şeyleri ekleyeceğim
Nne dersin , gel , yanına İstanbul’u al gel , ya da çayını
kahveni ve bana sözünü al gel . Belki
içimizi ısıtır…
Nesiller boyu aşk denildiğinde akla Ferhat ile Şirin , Aslı
ile Enver , Yusuf ile Züleyhan , Leyla ile Mecnun gibi isimler gelmişti. Oysa
aşk ; benden bizden öte bir kavram değil midir?
En buyuk aşıklar yıllara
meydan okuyanlar değiller miydi ? O halde
agaclar binalar veya yapilar aşk yaşayamaz mıydılar ?
Yillara ragmen dik
durabilmek, kendini fark ettirmek,etraftakilerden farkli kalabilmek buyuk bir
direniş ve büyük bir aşk yokken nasıl mümkün idi?
Size yabancısı
olmadığınız, her gün önünden geçtiğiniz
farkına varamadığınız ya da varmadığınız şeylerden bahsedeceğim ; hatta belki
satırlarda kendimizi göreceğiz .
Hikayemizin
kahramanlarını tanıyarak başlayalım
Boğazın ortasındaki deli
Galata Kulesi :
Galata Kulesi hep özel olmuştur benim için. Büyüyünce ne
olmak istersin sorularına hep Galata kulesi diyesim gelmiştir J
İstanbul'un Galata Kuleli Siluetini hep çok sevmişimdir.
Galata kulesi o sağlam, güçlü duruşuna, taş duvarlarına rağmen hep sıcacık
gelmiştir bana. Sonbahar gibi hüzünlü, yalnız.
Belki de bu yüzden biraz kendimle özdeşleştirmişimdir kim
bilir.
İstanbul’a gittiğimde ilk fırsatta görmek istediğim
yapılardandı ama hiç çıkmadım tepesine böyle uzaktan sevdim tıpkı onun yaşadığı
aşk gibi.Oysa çıksaydım hemencecik tepesine bi Hazerfen gibi , belki de
bozuluverecekti büyüsü Galata Kulesi’nin.
Büyü demişken nerden gelir bu Galata aşkı derseniz sanırım
bendeki etkisini en iyi şekilde şöyle özetleyebilirim:
Önce Sibel Can'dan sonra Halil Sezai'den dinlediğim "GALATA" şarkısı içimde
yer etti, sonra "İncir Reçeli
2" filminde Galata kulesine olan
ilgim hikayesiyle birlikte bir aşka dönüştü.
İncir Reçeli 2'den bahsi geçen sahne
İncir Reçeli 2 ... Müthiş bir İstanbul gecesi manzarası
fonda Sezenden "Hoşgeldin" çalmakta,
"-Neye içiyoruz?
-Aramızdaki en kıdemli derbedere
1500 yıl önce gemiciler için Fener kulesi olarak yapılmış.
sonra başka biri eline geçirmiş, esirler için zindan yapılmış. Esirler bırakmış
kendini gövdesinden, O içine atmış.
Başka biri yangın kulesi yapmış. Yangın habercisiyken 2 kez
cayır cayır yanmış, yine yıkılmamış.
Biri gelmiş rasathane yapmış. Deprem habercisiyken 2 deprem görmüş yara almış, yıkılmamış.
Bir fırtına çıkmış kubbesi uçmuş.
Beş savaş görmüş, 15 yara almış, yıkılmamış.
Şimdi O'nun yanında başka bişeye içilirse söyle ona
içelim."
Bu hikayeyi öğrendikten sonra iyice özel oldu benim için
Galata Kulesi. Artık kendimle özdeşleştirmek değilde imrenir oldum bu gücüne, asaletine
.
Her geçen gün yeni şeyler öğretiyor bana Galata , öğretmeye
de devam edecek galiba.
Diğer hikayeyi sona bırakıyorum J
Peki ya Kız Kulesi ?
Üsküdar yamaçlarında zamanın birinde tanrıça Afrodit
adına bir tapınak vardır. Hero'da genç kızların görev yaptığı bu tapınağın
rahibelerinden biridir ve aşka yasaklıdır. Kulede kumrulara bakmakla
görevlendirilmiştir. Her yıl ilkbaharda doğanın uyanışı adına tapınak
çevresinde törenler yapılır, yenilir içilir ve aşkı bulamayanlar Afrodit'e mabedinde
aşkı bulmak için yakarırlar. Boğazın karşı kıyısında oturan Leandros bu tören
için geldiğinde Her ile karşılaşır ve aşık olurlar. Leandros gece kuleye gelir
ve aşklarını kutsarlar ve kule her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder.
Leandros'un yine kuleye geldiği fırtınalı bir günde kıskanç bir rahip kulenin
fenerini kapatır. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros Boğazın sularında yok
olur. Bu durum karşısında üzülen Hero da kendini Boğazın sularına bırakır.
İşte tüm bunlara tanıklık edendir Kız Kulesi ; ve
aslında boğazın en yakıştığı yerinde gözlerini üzerimize dikmiş aşık bir
kadındı bir bakıma Kız Kulesi.
Aşklarına gelirsek en iyi şöyle anlatılır sanırım :
Galata Kulesi’nin Kız Kulesine olan aşkını ne de güzel
anlatmış Bedri Rahmi Eyüboğlu ‘İstanbul
Destanı’ adlı şiirinde:
“İstanbul deyince aklıma kuleler gelir.
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır.
Ama şu Kız Kulesinin aklı olsa, Galata kulesine varır.
Bir sürü çocukları olur”
Evet şiir güzel ama şairin dediği gibi Kız Kulesi akılsız
başın cezasını çektiğinden değil imkansız bir sevdaya tutulduğundan
kavuşamamıştır Galata Kulesi’ne.
Gelelim hikayemize…
Kız kulesi şu koca boğazın ortasında yalnız başına, bütün
zarafeti, afeti ve güzelliği ile insanı büyüleyen yüzyıllardır var olan
şaheser. Güzelliği ve aşklara konu olan efsaneleri ile dillere destandır Kız
Kulesi ama yapayalnızdır. Var olmuş nice aşklar görmüştür ama kendi hep yalnız
kalmıştır yıllarca. Bu yalnızlık onu denizin karanlıklarını görmeye
itmiş,ruhunu karartmıştır.Artık ne eski ışıltısı vardır ne de denizlerin dalga
seslerine, martılara eşlik eden neşesi. Bütün bu yalnızlığı ile sıkılırken, bir
gün neredeyse kendi inşasından 1300 yıl sonra,Cenovalılar inşaatını bitirip de
külahını takınca, İstanbul’un siluetinde dimdik yükselen, yakışıklı bir kule
görür. Yüzyıllardır beklediği sevgilisi olacaktır bu kule. Hangi kule mi?
Galata Kulesi tabii ki!
İşte ben bir Kız Kulesi…
İstanbul’un uyuyan prensesi…
Ve sen Galata Kulesi…
Bu dünyada bir deli aşık yani…
Galata kulesi bütün heybetiyle yükselmiş Kız Kulesinin
karşısında.İstanbul’un her bir köşesine hakim ve kudretli duruşuyla öyle
yakışıklı gözüküyormuş ki, Kız kulesinin ona vurulmaması imkansızmış. Boğazı
dantel gibi süsleyen Kız Kulesi aşık oluyormuş Galata’ya.Galata kulesi de ilk
gördüğü gün aşık olmuştur denizin ortasında duran bu nazlı kıza.Lakin çok
ulaşılmazmış Kız Kulesi onun için aslında. Acaba bilse ona sevdalandığını
karşılık verir mi diye düşünüp dururmuş kendi lisanınca. Çaresizdir Galata Kulesi. Tarih içinde kimi
zaman aşkından yanar kavrulur. Kimi zaman çaresizlikten yıkılır durur. Her
seferinde söndürdüler yangınını. Tekrar tekrar inşa ederler. Her yükselişinde
bir daha görür Kız Kulesi’ni, bir kez daha aşık olur hiç bıkıp usanmadan.
İki aşık yıllarca bakarlar birbirlerinin güzelliğine ama
nasıl kavuşur nasıl dile getirirlermiş ki aşklarını, arada kocaaa bir deniz…
Kız kulesi aşık olduğu heybetli yakışıklıya hislerini anlatamadığı için günden
güne daha bir solgunlaşmış, üstelik onun hislerini de merak eder olmuş, ya o
sevmezse beni diye kahrından deli olmuş. Galata kulesi de aynı merak ve endişe
ile büyütüyormuş her geçen gün ona olan aşkını… Yıllar yılları kovalamış
yüzyılları doğurmuş. Galata Kulesi dayanamamış sevdiğini bu halde görmeye ve
bir gün ulaştırırım umuduyla anlatmış ona hissettiklerini sayfalara
şiirlere,mektuplara…Yazarmış yazmasına ama ne sesini ne de yazdıklarını hiç
iletememiş sevdiğine…Düşünüp dururmuş, nasıl ulaştırabilirmiş ki bu sayfaları
aşkına…
Galata kulesi kara kara düşünürken Hezarfen Ahmet Çelebi
çıkıvermiş bir gün tepesine ve Galata Kulesinden Üsküdar’a uçacağını anlatmış
bu kudretli kuleye. Galata kulesi yalvaran sözcüklerle rica etmiş Hezarfen
Ahmet Çelebiden,Kız kulesine yazdığı mektupları, şiirleri ulaştırmasını.Galata
kulesinin aşkının gücüne dayanamayan Hazerfan Ahmet bu istediği kabul
etmiş.Almış mektupları koynuna ve bırakmış kendini koca kuleden boğaza doğru.
Ama çılgın esen rüzgar ile bir o yana bir bu yana savrulurken denize düşürmüş
mektupları,Kız kulesi merakla izlerken bu çılgın adamı, savrulan kağıtları
Galata Kulesinin yolladığını hissetmiş ve martılarla şarkılar söyleyerek
keyiflenmiş.
Olan biteni uzaklardan çaresiz izleyen Galata Kulesi ise
üzüntüden ne yapacağını şaşırmış.Ama görmüş ki dalgalar yardım ediyor aşkına ve
mektuplarını tek tek bırakıyor Kız kulesinin kucağına…
Hazarfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesi’nden uçması,
memlekette hiç görülmemiş bir şeydir aslında. Bir insanı uçuran tabi ki aşktır
başka ne olabilir? Bu arabuluculuk Hazerfen Ahmet Çelebi için iyi olmamıştır
çünkü durumu duyan Padişah Cezayir’e sürer
Hazerfen Ahmet Çelebi’yi. Aşıklara inanmanın bedelini öder ve 31 yaşında
Cezayir de ölür Hazarfen Ahmet Çelebi.
O günden sonra Galata Kulesi hem esirlere hem de kendine
zindan olur. Kız Kulesi de hem bazı devlet adamlarının hem de kendinin zindanı
olacaktır. Kaderleri birdir artık. Kız kulesi aşkına karşılık bulmanın sevinci
ile içine güneş gibi doğan bu haşmetli kulenin karşısında günden güne
güzelleşir.. Aşkının karşılıksız olmadığını gören Galata Kulesi de yıllara
rağmen daha bir kudretli daha bir sağlam süzer olur sevdiğini…
İşte bu aşk sayesinde ikisi de yıllardır güzellikleriyle
büyülüyor insanlığı.
Aşk her zaman insanlar arasında olmayabilirmiş demek ki…
Bazen bir çiçeğe aşık olur insan bazen bir kedinin gözlerine
hapseder aşkı, bazen bir Sultan’a aşık olur da söyleyemez derdini…
Ya da Kız Kulesi olur
ulaşılmayı beklersin yıllara rağmen
sevdiğini beklersin
Ya da Galata gibi aşkın yakar seni engelleyemezsin olanları…
Ne olursa olsun güzel şeydir aşk
vesselam J
Alıntılarım :